Bir Başka “Kurban”

Birçoklarını kurban ettik içimizde oysa hepsinin adı “sevgiydi”.

***

Hz. İbrahim, oğlu İsmail.

Bir baba, bir oğul. İki insan, iki peygamber.

Gecede bir düş; arkasında, önünde, dışında ve merkezinde bir dava.

Düşün adı…

Babanın zihninde dönüp duran bir söz oğla dönüşür. Oluveren oğul sözün içinde yoğrulur.

Mayası tutan sözün vakti gelmiştir, pişecek.

Elinde bir bıçak, bir baba az sonra evladının başına tutacak. İnsaniyettir elbet zor gelecek; candan can almak.

Babasının davasına talip olmuş oğlun dilinde birkaç cümle:

“Babacığım! Sana ne emredildiyse yap. İnşallah beni (Allâh’ü Teâlâ’nın bu imtihanına) sabredenlerden bulacaksın.”

Bunun adı en çok teslimiyet.

Baba sürdü bıçağı evladın boğazına, az sonra akacak kan. Fakat eti kesip ruhu kesemeyen bıçak o an kör. Tene dokununca okşamaktan başka iş görmüyor.

Davanın asıl sahibi sesleniyor, bunu biz duymuyoruz ama O bildiriyor:

Ey İbrahim! Gerçekten sen rüyana (emredileni yerine getirmeye azmetmek suretiyle) sadakat gösterdin. Bu sana yeter. Şüphe yok ki Biz emre imtisal etmekle nefislerine iyi davrananları böyle mükafatlandırırız. Muhakkak ki bu, açık bir imtihandı. Ve ona (boğazlamak ve emredilen işi yerine getirmek üzere) büyük bir koçu çocuğun yerine fidye verdik. (Sâffat-99-107)

Düşün adı böylece “kurban” oluyor.

***

Kurban.

Bu defa üzerinde beni çok farklı düşündürüp, bir düş’ün içine hapsediyor.

Anlıyorum asıl mesele elinde bıçak cana dayanıp, birkaç damla kan akıtmak değil toprağın bağrına. Biliyorum bu da bir mesele. Lakin aslolan düşe, düşün içine düştüğü bir davaya sahip olabilmek.

Ve Dücane Cündioğlu bunu çok güzel özetliyor:

“İbrahim’in oğlunu kurban etmek isteyişi bir düş uğrunaydı, düşün yoksa o bıçağın elinde işi ne?”

***

Kurban.

Zihnim kendi hayatıma dalıyor.  İnsanın iç muhasebesi önemli.

Soruyorum “Bugüne kadar neleri feda ettin ne uğruna?”

Aklıma boşa harcanmış zamanlarım, ders uğruna derecesi artan gözlerim, bir müziğin içine hapsettiğim insanlar, hep özlediklerim, tanımadığım insanlara dahi ettiğim tebessümlerim, az görülen ama can sıkan suratsızlıklarım, alışveriş merkezlerinde harcadığım beş kuruşlarım, bayramlarda öptüğüm eller…

Aklıma aşklarım, ritmimi yakalayamayan kalpler, ritmine ayak uyduramadığım kalpler, hızlı kılınmış sabah namazları, babamın yeşil gözleri geliyor…

Hepsinden fedakârlık ettim diyemem.

Hepsini sevdim diyebilirim belki.

Ve utanarak “kimin için sevdim, kimin için ağladım, kimin için bildim” bunları diyemem.

Diyeceğim tüm bunların asıl sahibi hep benimleydi ama ben ne kadar onunlaydım onu bilmiyorum.

Ve şu an yola çıktığım sorudan asıl sormam gereken soruyu bulduğuma inanıyorum.

***

Bayram gecesi yazıyorum bu satırları ve yorganımın içinde saklamıyorum kırmızı ayakkabılarımı. Eski bayramlar nasıllar ve nasıl özlenirler bilecek kadar yok yaşım. İnanıyorum ki ama kalbim yaşımdan büyük…

Bildiğim şey yarın tüm büyükler ve tüm küçükler bir sebepten bir parça gülsün ve o bir parça büyüyüp bir ömür olsun istiyorum.

Bildiğim şey yarın eksik kalmış anlar, eksik kalmış duygular yeniden yaşansın; unutulup aranmayanlar, kırılıp incinmişler yeniden hatırlansın istiyorum.

Bildiğim şey yarın sevginin adı, anlamı bir daha düşün alın yazısına kader “aşk olsun” istiyorum.

Bildiğim şey yarın kardeşlik Türkiye’den doğup dünyaya yayılsın istiyorum.

Bildiğim şey yarın Mısır’da, Gazze’de, Kabil’de, Bağdat’ta, İstanbul’da ve Bosna’da, Berlin’de, New York’ta yani dünya denen yuvarlağın üzerinde olanların üzerine bayram gelsin istiyorum.

İstediğim şey yarın “bayram gerçekten bayram” olsun !

***

Hepimize eskinin içine yeni başlangıçlar karıştıran güzel bayramlar…

H.A./ Ekim 2013

***

Twitter: @hllyk

Bir Başka “Kurban”” üzerine 2 yorum

  1. Hepimize eskinin içine yeni başlangıçlar karıştıran güzel bayramlar… bu ne güzel bir temennidir.. cok teşekkürler güzel yazın için güzel dileklerin için ve güzelliği böyle güzel özetlediğin için ….

hilalyok için bir cevap yazın Cevabı iptal et