Otobüslerde, otobanlarda, toplu taşımalarda, hele o trenin sabah raylarında, gün sökmeden, gün olanca gümbürtüsünü kusmadan dünyaya… Tüm gücünü toparlayıp koyulduğun yollarda birkaç adım sonra pes edesin gelir.
Pes edince müsabaka bitmiyor, yalan. Tekrar güç toplayıp ayağa kalkana kadar yerde amansız yatıyorsun. Kimse tutup kaldırmıyor, yalan, tribünlerdekiler sadece izliyor. Ellerini destekleyip bedenini ayakta tutmaya çalışıyorsun. Kaldığı yerden yolculuk… Gözlerin şiş, için bin parça, gök de inat eder gibi sıcaksa, tutunacak tek bir el yoksa yakınlarda…
Göğe kaydırıp bakışlarını, adımlarını öfkeyle vurunca sokaklara, tüm o iğrenç yüzler, tüm o iğrenç atmosferi yok sayarak sürdürmeli mi dünyayı?
Keşke her şey, bir önceki keşkemdeki kadar basit olsa. Çünkü keşke demeyi bırakmıştık. Teslimiyetle biraz. Keşkeler çirkindi biraz. Tınısı yankıyor hala kulaklarımda.