Şu boşluk hissi.
Bilirsin, mutlaka yoğun bir tempo arkasıdır. Ama n’olursa olsun sevgili ‘okuyan’, uyku önemli bir şey. İhmal etme.
Bu arada sıcaklar sadece beni mi hasta ediyor? Mide sınırlarıma girebilen tek şey şeftali.
Geçen sene. Kız kıza takılmalar zamanı. Eskiden çok sevdiğimiz, “Yirmi kişi çıksak göçmez mi bu?” diye düşündüren yıkıldı-yıkılacak o güzel ahşap binasında hizmet veren, ama şimdi taşınan, nargile kafe moduna bürünüp kendini aşağılayan (dolayısıyla artık önünden geçmediğimiz, ki nargileyle sorunumuz olduğundan değil, ne uzun parantez içi oldu bu), güzel kahveleri, güzel müziği olan o mekandayız yine. Bir şarkı başlıyor. Çok tanıdık, senelerdir bir şekilde dinliyorum. Ama kim olduğunu, ne olduğunu bir türlü çıkaramıyorum. Babamı aradım. Zaten onları çok fazla aradığım bir dönemdi. Allah’ım, ne dönemler geçiriyoruz. Neyse, müziği duyup duymadığını sordum babama. Duymuyordu tabi. Hoparlörlerden birine yaklaştım ama nafile. Sandalye çektim. Üzerine çıkıp Okumaya devam et