Geç kaldım bugün, acele etmeliyim. Televizyonun fişini çektim. Fırın tamam. Anahtar cebimde. Çantamı aldım. Cüzdan. Telefon. Ceplerini yoklayarak çıktı kapıdan. Ayakkabılarını giydi, kapıyı kendine doğru çekerek kapattı. Cebindeki anahtarı çıkarıp iki kez kilitledi. Sabah erken uyanmam gerekiyordu. Saat de çaldı, duydum. Kapatıp tekrar uyudum. Alarmın sesini değiştirme vaktim geldi, bağışıklık sağladım, fark etmeden kapatıyorum. Merdivenleri hızlı hızlı iniyordu. İkişer ikişer inersem dengem bozulur. Denedim daha önce, daha hızlı inilmiyor. En hızlısı bu şekilde teker teker inmek. Şu hızımla bir de düşersem… -Selim! Eyvah. Aslı bugün konuşmasak, çok acelem var desem? Alınır, bir hafta konuşmaz sonra. Bir seferinde dinlememişim, öylesine bir cevapla geçiştirmişim, kaç gün küs gezdi. -Günaydın Aslı. Konuşursa da susmaz şimdi. Huyu kurusun, iyi, hoş konuşuyor ama zamanlamayı pek tutturamıyor. -Günaydın. Nasılsın? Ah, geç bunları Aslı, saat sabahın sekizi, iyiyim işte, gece görüştük daha, yine nasılsın demiştin, ondan önceki sabah da iyiyim demiştim, ondan önceki gün yine sormuştun, her zaman iyiyim demiştim, kötüyken de iyiyim demiştim. Ne zaman kötüyüm dedim ki? Niye hep böyle başlıyoruz ki? -İyiyim Aslı, sen nasılsın? -İyiyim ben de, bak ne anlatacağım sana. Oyh, acelem olduğu anlaşılmıyor sanırım. Saçlarımı yıkamadım mesela, dağınık. Kravatımı takmadım henüz, çantamda. Çantamda mı? Koydum mu ki? Unuttum. Hızlı da inmiştim, oradan bari anlamalıydı. Kravatı almak gerek. Geri dönmem lazım daha. Hadi Aslı. -Ne oldu, kötü bir şey yok değil mi? -Yok yok. Çok küçük bir şey. Dün gece önümde yine onlarca dosya var. Saat on iki gibi. Okunan ve okunması gereken onlarcası masanın etrafına dağılmış, oda dağılmış, kafam dağılmış, bin parça. O an bir müzik dinleme isteği geliyor içimden. Ama ne istek. Bunalan aklıma sığınak. Esrar müdaviminin yoksunluk Okumaya devam et “Merdiven Boşluğu 4”