Aşk; tek kelime, üç harf. Böyle söylemesi ne kadar kolay, değil mi insana? Çok basit, hiç önemli olamayan bir kelime gibi. Ama öyle olsaydı eğer, bunca düşünür, yazar ‘aşk’ hakkında bu kadar kafa patlatırlar mıydı?
Sizce nedir ‘aşk’, hiç düşündünüz mü? Böyle düşününce sizin de aklınızdan bin bir türlü düşünce geçiyor mu?
Peki soruyorum sizlere ‘aşk’ anlatılabilecek, belirli bir kalıba hapsedilebilecek kadar basit bir kelime midir sadece, yoksa ‘aşk’ yalnızca yaşanabilecek, hissedilebilecek bir duygu mudur?
Bence aşk zaten konuşmanın, düşünmenin, yorum yapmanın bittiği yerde başlar. Aşk olduktan sonra bütün her şey önemini yitirir. Gerek de kalmaz zaten başka hiçbir şeye, aşk her şeyin yerini tutup, hiçbirine ihtiyacımız olmadığını gösterir bizlere. Tüm kusurları kapatır aşk. Bazen karşınızdakinin söylediği her şey aşk olur, bazen sizin söylediğiniz her şey aşk. Bazen karşınızdakinin gözleri sadece aşktır, aşk aşk bakar sadece. Kokusu aşk kokar. Gülüşünde aşk vardır… Bu yüzden belki de kendine yaşadıkça daha da bağlar bizi.
İşte bu yüzdendir ki aşk kelimelerle anlatılabilecek kadar basit bir kelime değildir bence. ‘Aşk’ı anlatabilseydik her şey çok basit olmaz mıydı? Bütün büyüsü bir anda yok olup gitmez miydi? Aşk yaşanılası, içinde boğulunası bir duygudur sadece. Aşk gelip kapınızı çaldığında size sadece yaşaması kalır.
(Yazar, bu yazısında ‘Aşk’a uçan balonuyla tepesinden bakmış ve yorumlamıştır. Ve aynı hadsiz yazar, yazısında okurken düşündürmek istemiş ve bunca soruyu o sebepten sormuştur.)