İnsan dedikleri…
Şu bir türlü anlayamadığım, düşünüp de çözemediğim mahluk. Zaman olur, mekan, ortam falan insanı da koyarız içine ve bir resim çıkar karşımıza. Sonra her şey aynı kalır, yalnız zaman biraz ileri gitmiş ama tüm renkler değişmiş tablodaki. Kim oynadı, diye düşünürüm resmin üstünde, zaman bu kadar yaratıcı olamaz, o ancak mevsimleri değiştirir arka plandaki, mekan ve çevre de aynı, o halde şu insan dedikleri yapmış olmalı…
Bir çerçevenin içine yerleştirilmişiz; etrafta dağlar, ovalar, akarsular, güneş ve bulutlar çizilmiş. Bir köşesine konulmuş zaman denen tükenen kavram. O da mevsimlerin bekçisi, vakti gelene açmış kapıyı; baharda yeşile, kışta beyaza, sonbaharda kahverengiye. Sırası gelen girer ve boyar tuvali o renge. Ve insan o çerçevenin içinde; eline binlerce renk verilmiş. Son fırça darbesine dek istediği yere istediği şeyi çizip boyayabilir. Yalnız şunu bilmeli ki silinmiyor kağıda düşülenler, ufak bir çizik bile iz bırakıyor resminde. O halde dikkatli olmalı insan, tabloya son bakışında eserinden memnun olmak için. Her şey bittiğinde, paletindeki son damla boya da tükendiğinde imzasını atıp çekilme vakti gelmiş demektir. Ve o zaman değer biçene sunulduğunda eser, bilemiyoruz ya üç kuruş ya da milyonlar eder…
Yaşamak bir sanattır, insan dedikleri de bir sanatçı. O sanatçı ki bir resim Okumaya devam et “Bir Sanattır Yaşamak”