Ufuklarımızı sonuna kadar açtık, gözlerimizi kıstık, en uzağı görmeye çalışıyoruz. Dağların birleştiği yerde ve gökyüzü ile yeryüzünün ayrımının net olarak seçilemediği o noktada, ilk cümleye dönüyorum, ufukta, bir şeyler var. Ne olduğunu sormayın, ne olduğunu anlamaya da çalışmayın. Beyhude çaba olacak! Uzak diyarlara duyduğumuz özlem ne kadar büyük olsa da, otostopla başlayan maceralara atılamayacak kadar güven düşkünü olduğumuzdan mıdır bilmiyoruz bu durgunluğumuz. Bir şeylerin içimizde kımıldadığı, karnımızda çeşitli kelebeklerin kanat çırptığı ama asla uçamadığı, çünkü uçamayacak kadar yeni kelebekler olduğu bir zamandayız. Tırtıl desek kalbimiz kırılır ama kelebek de sayılamayız.
İçimizdeki hevesli dövüp yerine oturtmayı bekleyen bir gardiyan var başında hep. Her hareketini izliyor. Asla kıpırdamasına izin vermiyor. Sadece yaşamasına yetecek kadar yemek ve su. O kadar.