Ayın etrafında gecenin dolandığı
karanlığın genç olduğu zamanlardı
abim son cevizi avucunda kırdı
pay etti kimsesizliğimizi, hissettirmeden
çayı ben doldurdum
bardağı azalıp giden bir karmaşa tuttu
süzgeci sordum
Hatırlamıyorum geceyi bölen abimin anlattığı masal mıydı,
yoksa sesi miydi uykusuzluğumuzda susup giden
bizim meraklı gözlerimiz mi,
uyumaya hevessiz sobanın,
ateşe okuttuğu sure mi
geceyi bölen bir merak vardı
Yeşilçam sinemasına meraklıydı abim
adını hatırlamadığım sinemaları
cebini dolu tuttuğu bir cepkenine koyardı
gözünde parlayan her sahne
hatrımızda kaldı
Geceyi sevmezdi kardeşlerim
bizi eksik bırakan bir yanı vardı
masal anlattığı bir gece örttü abimi
abim cepkenini hiç çıkarmazdı
üstünde çay kokusu kaldı
çocukluk bu, ölmeden durmazdı