“Dancing in the deepest oceans
Twisting in the water
You’re just like a dream”
Adını ilk duyuşum -aslında görüşüm- her ay okumadan rahat edemediğim, bir bakıma vazgeçilmezim olan, iyi ki de olan o dergi sayesinde oldu. Artık nasıl anlattıysa yazan, ‘Kimin nesiymiş ya bu? Nasıl oldu da hiç duymadım adını?’ diye geçti içimden. ‘Kimsenin müzik dinleme hakkı elinden alınmamalı’ demişti. Yazıyı okuyup bitirdikten sonra araştırdım tabii adını. Aslında öncelikle Youtube’da. Malum görüntülenme sayısına göre çaldım önce.
Sıralamayı şimdi hatırlamıyorum ama ‘Just Like Heaven’ı dinlerken, daha başlar başlamaz hatta tanıdım bu şarkıyı. Aynı isimli o filmin soundtrackiydi. Filmin sonunda -spoiler?- kızın o çiçekleri gördüğü mutlu sahnede çalıyordu. Bir süre sonra değişse de, hemen hepimizin, ya da kızların hemen hepsinin, romantik komedilere bayıldığımız, izlemedik romantik film bırakmadığımız o malum yaşlar hayatın gerçeği. Cennet Gibi (Just Like Heaven) da benim için o döneme açılan geçitlerdendi. Çok sevmiştim. Hatta yakın zamanda bir kez daha izlemiş bile olabilirim. Basittir ama iç ısıtan cinstendir, lütfen 🙂 Şarkı da aynı öyle zaten; gözleriniz kapalı dinleyeceğiniz, huzur bulacağınız…
Şarkılardan bir başkasını daha önce dinlemiş olduğumu fark ettim: The Flood. Onu da tekrar dinledim. Nasıl beğendiğimi gördüm yine. Sekizinci sınıfta müzik dersindeyiz; müzik hocamız bize enstrümantal parçalar dinletip, hissettiklerimizi yazmamızı söylemişti. Ona benzer şekilde The Flood’un bende uyandırdığı his, ‘gelgitler’ oldu. Göğsümü delip gökyüzüne yükselen bir isyan;dikenli yollar, ama dimdik duruş…
Bir başkasında ‘I cried for you‘ derken o, sanki aynı acıyı yaşıyor insan; ‘This is the closest thing to crazy I have ever been/ Feeling twenty-two, acting seventeen‘ diye devam eden, benim en sevdiklerimden olan şarkısıysa onu size anlatmama en yardımcı olacak şeylerden biri. Yazıda bahsettiklerime ek olarak benim çalma listeme eklediğim bir de ‘Nine Million Bicycles’ var ki onu da atlamayın, derim.
Şarkılarına çektiği klipler de gayet hoş ve üzerinde düşünülmüş işler.
Geçtiğimiz sezon yanılmıyorsam İKSV’nin programında yer almış olması -deli gibi kıskandığım- siz İstanbulluların şanslı oluşunun sebeplerinden.
Müzik, biliyorum çoğumuz için, hayatın çok önemli bir parçası. Çok fazla sebeple. Ve çok istiyorum ki bu sebepleri ilerleyen zamanlara yayalım.
Haftanın en güzel günündeyiz,
Mutlu dinlemeler 🙂
*
görsel: katiemelua.com