Ebûbekir Tezkîri..
Aramak..
Yola çıkmak..
Ya mâzi değerliyse.. Ve her şey Ebûbekir Tezkîri ile kaybolup gittiyse.. Seyretmemişsek.. Bîhabersek..
Aramadıysak..
Yola çıkmadıysak..
Ah! Bir de mutluysak, huzurlu gibiysek..
Ebûbekir Tezkîri’yi aramaya çıkan yiğit geri mi dönsün?
…………………….
Göğe el uzatalım.
Yere tutundukça, yerle bir kaybolacağız.
Kaybolmak! Ebûbekir Tezkîri gibi değil. Öylesine.. Yokmuş gibi.. Hesapsızca kaybolmak.. Korkakça kaybolmak.. Yitmek yani.
Yitmek! Ağlayamamak değil, ağlamamak.
Ağlamak! Yolda olmamak değil, yolda düşmek.
Yolda düşmek! Yitmek değil, “ol”mak.
……………………..
Ebûbekir Tezkîri’yi aramaya çıktı bir yiğit.
Ağlayarak. Yitmeden. Yitirmeden.
“Ol”mak ister gibi.
“Yaşamın ucuna yürür gibi.”