Kalp ve Gönül

İnsan vücudunda yumruk kadar yer kaplayan ufak bir organ görünürde.

İşlevi boyutundan kat be kat büyük ama;

kan pompalamak.

Alınan her nefesle, temiz kan vücutta belki saniyeler içinde tavafını tamamlamakta.

Sol yanımızdaki bu küçük nimet, vazifesini ona tayin eden Zatın dur emrine kadar, vâdi dolana kadar bıkmak usanmak ne bilmeden işinin başında.

Biyolojisi sevimli ve merak uyandırıcı kalbin.

Sanki bir saat gibi, ömrün her nefesiyle tik tak atan bu kalp, daha anne karnındayken başlar görevine.

İşin tıp yanı cevaplanmayı bekleyen sorular ve her gün yeni keşifedilen noktalarla dolu. Ama bir de gözle görülmeyip, duygulara hükmeden kısmı var.

Biz, İngilizce gibi bir çok dilde karşılığı olmayan  bir tabir olarak gönül de deriz kalbe güzel Türkçemizde. Gönül ise kan pompalamayı da bilmez, ciğerlerimize nefes doldurmayı da. Ama gönül yaraları zaman zaman nefes keser. Belki kan pompalayamaz, ama kan akıtır.

Tıptaki ‘yorgun kalbi daha fazla dayanamadı’ tabirinin altında, aslında gönül yatar. Gönül hassastır çünkü. Yaralayan gerek dosttur, gerek aşk. Gerek ölümdür, gerek hayat. Ama her halûkârda havadan nem kapar gönül. Hafızası da bir hayli güçlü olduğundan, daima taze tutmak gibi bir huyu vardir yaşanmışlıklarını.

Yumruk kadardır. Bazısı dünyaya sığamasa da, insan insani gönlüne sığdırır.

Sığdırır;

Vatanını. Anlı şanlı tarihini.

Hasret ve özlemlerini.

Ailesini. Ailesi bellediklerini.

Hayallerini, ümitlerini.

Geçmişlerini, geçmemişlerini..

Ömrünün bir fihristi gibi saklar hepsini ruhunun sol köşesindeki yumruk kadar yerde.

Kalbin vazifesi yaşatmakken, coğu zaman gönül insani öldürür.

Ama aynı zamanda gönülsüz insan, kalbi atsa da yaşayamaz.

Gönlünü diri tutmadan, aldığı nefesleri hayattan sayamaz.

Yani anlayacağınız bir yaşamak vardır, bir de yaşamak.

İkisi arasındaki tek fark da kalp ve gönül arasındaki fark kadardır.

Kalbin ritimleri, xray ekranına yansırken,

Gönlün yüzü gözlerden okunur.

Ve hatta kalbi sağlıklı bile olsa, gönlü hasta olanlardır dünyayı kirletenler.

Ve bazen de gönlü güzel iki üç insanın hatrına doğar güneş.

Tüm mesele gönülde yetiştirmektir güzellikleri, gönüllere taht kurmaktır.

En lüks yerlerde en lüks adımları dahi atsa, gönüllere adım atamadıktan sonra kişinin tüm saltanatı eninde sonunda bir mezar taşı hatırlayacak kadarcıktır.

Evreni omuzlarda taşıyan, gönülden gönüle giden yoldur.

En hoş sadalar, gönlün gönüle seslenişidir.

Gönüldür, yaşatan da öldürende.

Gönüldür, yeşerten de çürüten de.

Çoğu zaman, akıl bencildir, mantık ısrarcı hisler kördür.

Gönlün yolu ise fedakârlıktır, merhamettir, şefkattir.

Gönlü kocaman insanlarla yaşamaya deger hayat.

Yunus Emre’nin de dediği gibi,

“ Yunus Emre der hoca
Gerekse var bin hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir “

Sevmeden, sevilmeden yaşamak anlamsız.

Acaba biz kaç gönlün katili, kaç gönlün misafiriyiz?

Noktalarken düşüncelerimi burda, alıntı bir sözle bitirmek istiyorum;

“ Gönlünüzde herkesin oturabileceği bir sandalye olmalı. ”

Tüm Gönüllere Selam Olsun!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s